Takipsizlik Kararı Nedir?
Ceza hukuku, toplumun düzenini sürdürmek adına suç teşkil eden eylemlerde bulunan bireyleri cezalandırmayı ve hakkaniyeti sağlamayı hedefler. Ancak her suç isnadı, mutlaka cezai bir yaptırımla neticelenmez. Yargı sürecinin belirli kademelerinde, suç isnadıyla ilgili olarak takipsizlik kararı nedir sorusu gündeme gelebilir. Bu tür bir karar, yürütülen soruşturmanın veya isnadın sona erdirilmesi anlamına gelir.
Takipsizlik kararı, savcılığın, soruşturma sonucunda kamu davası açmaya gerek görmemesi durumunda verdiği karardır. Bu karar, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. maddesine dayanır.
Savcı, şikayet üzerine başlatılan soruşturma sürecinde yeterli şüphe oluşturacak delil bulamazsa dosyayı kamu davası açmadan kapatma yetkisine sahiptir. Bu kararla birlikte şüpheli hakkında cezai yargılama yapılmaz, dava sürecine geçilmez. Ancak dosya tamamen kapanmaz; belirli şartlarla yeniden açılabilir.
Takipsizlik Kararı Hukukta Ne Anlam İfade Eder?
Hukuki bağlamda, “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” ya da diğer adıyla takipsizlik kararı, Cumhuriyet savcısının yürüttüğü soruşturma sürecinde şüpheli hakkında yeterli delil elde edilememesi ya da kamu davası açılmasını haklı kılacak kuvvetli şüphenin bulunmaması halinde verilen bir karardır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. maddesinin birinci fıkrasına göre bu karar, ceza yargılamasının mahkemeye intikal etmeden sona erdirilmesini ifade eder.
Kovuştuymaya Yer Olmadığına Dair Karar (CMK 172) Hangi Durumlarda Verilir?
Ceza yargılamasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar nedir sorusu, özellikle yeterli şüphe oluşmadığı durumlarda önem kazanır. Bu karar, bazı özel koşullar altında verilir ve aşağıdaki durumlar buna örnek teşkil eder:
Yeterli Şüphenin Oluşmaması
Soruşturma aşamasında toplanan bilgi ve deliller, suçun işlendiği kanaatini oluşturmaya yetecek düzeydeyse Cumhuriyet Savcısı iddianame hazırlayarak kamu davası açar. Ancak mevcut deliller, isnat edilen suça dair yeterli şüphe oluşturmuyorsa, savcı kovuşturma aşamasına geçilmesine gerek olmadığına karar verir. Burada aranan şüphenin güçlü değil, “yeterli” düzeyde olması gerektiği unutulmamalıdır. Bu yeterliliği değerlendirme yetkisi ise doğrudan soruşturmayı yürüten savcıya aittir.
Eğer eldeki bulgular, suça ilişkin yeterli kanaat oluşturamıyorsa, ya da olayın hiç yaşanmadığı, tamamen hayal ürünü olduğu veya geçersiz delillerle desteklenmeye çalışıldığı belirlenirse, şüpheli hakkında kovuşturma yapılmasına gerek kalmaz. Aynı şekilde, suçun işlendiği sabit olsa bile, failin o kişi olmadığı açıkça ortaya çıkmışsa ya da suçun faili olduğuna dair yeterli kanıt mevcut değilse yine kovuşturmaya gidilmez.
Gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ya da yalnızca şeklen suç sayılan eylemler için de kovuşturmaya geçilmemesi gerekir.
İlginizi çekebilir: Ceza Aldım Ne Kadar Yatarım?
Kovuşturmanın Mümkün Olmadığı Durumlar
Eğer şüpheli hakkında hukuken kovuşturma yapılmasına imkân tanımayan bir durum söz konusuysa, zaten kamu davası açılması da mümkün olmayacağı için doğrudan kovuşturmaya yer verilmez. Bu haller şunlardır:
- Şikayet şartının yerine getirilmemesi
- Şüphelinin yaşının küçük olması
- Suçun zamanaşımına uğraması
- Genel ya da özel af hükümlerinin uygulanması
- Şüphelinin yaşamını yitirmiş olması
- Etkin pişmanlık ya da şahsi cezasızlık nedenlerinin mevcut olması
Kovuşturmaya yer yoktur ne demek? sorusuna kısa bir cevap vermek gerekirse, yukarıdaki durumlarda, yürütülen soruşturma bir sonuca ulaşmadan sona erdirilir ve kamu davası açılmaz.
Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararı (KYOK) Kim ve Nasıl Verir?
Ceza yargılaması sürecinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ne demek sorusunun cevabı, bu kararın kim tarafından ve ne şekilde verildiğini anlamayı gerektirir.
Ceza soruşturması, savcılık makamı tarafından yürütülür. Cumhuriyet Savcısı, suç iddiası üzerine süreci başlatır; delilleri toplar, tanıkları dinler ve şüphelinin ifadesini alır. Tüm bulgular incelendikten sonra ya iddianame düzenleyerek kamu davası açar ya da yeterli şüpheye ulaşılamamışsa kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir.
Bu karar, genellikle yazılı bir belge şeklinde düzenlenir. Kararda, hangi savcılık tarafından hazırlandığı, hangi gerekçelere ve yasa maddelerine dayandığı açıkça ifade edilir. Aynı zamanda, kararın ilgililere tebliğ süreci, itiraz yolları, süresi ve itiraz edilecek merci de belirtilir. Bu bildirim, suçtan zarar gören mağdura ya da şikayetçiye ve eğer ifadesi alınmışsa şüpheliye yazılı olarak yapılır. Kararın tebliğ edilmesiyle birlikte soruşturma süreci tamamlanır ve dosya işlemden kaldırılır. Ancak karar kesinleşinceye dek dosya arşivde muhafaza edilir.
Savcının Takdir Yetkisi:
Bazı özel durumlarda yasa koyucu, Cumhuriyet Savcısına dava açmama yönünde takdir yetkisi tanımıştır. Bu yetki, etkin pişmanlık hallerinde, kişisel cezasızlık nedenlerinde veya ön ödeme gibi alternatif çözüm mekanizmalarında kullanılabilir. Böyle durumlarda, delil yeterli olsa bile savcı, yasal çerçevede kamu davası açmamayı tercih ederek takipsizlik kararı verebilir. Bu uygulama, ceza adalet sisteminin esnekliğini gösterir ve her olaya özel adil bir çözüm üretme imkanı tanır.
Örneğin, küçük çaplı bir olayda mağdurun zararı giderilmişse, kamu yararı gereği dava açmamak toplumsal huzurun korunmasına daha fazla katkı sağlayabilir. Ancak bu takdir yetkisi yalnızca kanunen belirtilen özel durumlarla sınırlıdır. Delil yetersizliği veya yasal engeller gibi durumlarda ise savcı takipsizlik kararını vermek zorundadır. Bu noktada söz konusu karar, keyfi değil hukuki bir zorunluluktur.
Takipsizlik Kararı Sonrası Ne Olur?
Takipsizlik kararı verildiğinde soruşturma sona erer ve kamu davası açılmaz. Şüpheli, sanık sıfatını almaz ve yargılanmaz. Ancak bu karar, dosyanın tamamen kapandığı anlamına gelmez. Yeni deliller ortaya çıkarsa, aynı olayla ilgili tekrar soruşturma açılabilir. Buna “kaldırılan takipsizlik kararı” süreci denir. Şikayetçi, takipsizlik kararına karşı sulh ceza hakimliğine 15 gün içinde itiraz edebilir (CMK m.173). Hakim itirazı kabul ederse dosya savcılığa iade edilir ve soruşturma yeniden başlatılır.
Takipsizlik Kararı Sonrasında Maddi ve Manevi Tazminat Talep Edilebilir Mi?
Takipsizlik kararı verilen kişiler, koşulları oluşursa maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Ancak her durumda bu hak doğmaz.
Tazminat talebinin dayanağı genellikle 5271 sayılı CMK’nın 141. ve devamı maddeleridir. Bu maddeler, haksız gözaltı, tutuklama ve suç isnadına dayalı zararları düzenler.
Eğer soruşturma sürecinde gözaltı ya da tutuklama uygulanmışsa ve takipsizlik kararı verilmişse, tazminat başvurusu yapılabilir. Ancak sadece soruşturma yürütülmüş olması, tek başına tazminat hakkı oluşturmaz.
Ek Takipsizlik Kararı Nedir?
Savcılık makamı, bazı durumlarda birden çok suç tipini tek bir soruşturma dosyası altında inceleyebilir. Örneğin, bir şahıs hakkında hakaret, tehdit, şantaj, mala zarar verme, konut dokunulmazlığının ihlali ve yaralama gibi birçok eylem nedeniyle aynı dosya üzerinden adli soruşturma yürütülebilir. Eğer şüpheliye yönelik hakaret ve tehdit suçlarına ilişkin tanık anlatımları mevcutken, diğer isnatlara ilişkin herhangi bir somut delil veya tıbbi belge yoksa; savcılık yalnızca hakaret ve tehdit suçları için iddianame hazırlayarak kamu davası açar. Geriye kalan isnatlar bakımından ise ek takipsizlik kararı verilir.
Savcılık, kamu davası açılması için yeterli şüphe içeren fiiller bakımından iddianame düzenler. Ancak diğer fiiller hakkında şüpheyi destekleyecek yeterli veri elde edilememişse, bu fiillerle sınırlı olmak üzere “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” alınır. Bu karar, sadece ilgili suçlar ve kişilerle sınırlı olarak soruşturmanın sona erdiği anlamına gelir ve ceza muhakemesi bağlamında buna “ek takipsizlik” denir.
Ek takipsizlik kararına karşı suçtan zarar görenin veya müştekinin, kararın bildirilmesinden itibaren on beş gün içinde sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunmaktadır.
Takipsizlik Kararına İtiraz Nasıl Yapılır?
Takipsizlik kararı itiraz, Cumhuriyet Savcısının verdiği kararın yerinde olmadığı gerekçesiyle, bu karara karşı yargı yoluna başvurulmasıdır. Suçtan zarar gördüğünü düşünen kişi, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kendisine bildirilmesini izleyen on beş gün içerisinde, kararın verildiği savcılığın bağlı bulunduğu ağır ceza mahkemesi yargı çevresindeki sulh ceza hâkimliğine başvurabilir (CMK m.173/1). Örneğin, İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde alınan bir takipsizlik kararına karşı İstanbul’daki Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde itiraz edilebilir.
Unutulmaması gerekir ki KYOK kararına karşı itiraz süresi, kararın tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar. Bu süre içinde sunulan itiraz dilekçesinde, kamu davası açılmasını gerektirecek somut olaylar ve bunları destekleyen deliller açıkça gösterilmelidir (CMK m.173/2). Dilekçe, savcılık tarafından verilen kararın yetersiz ya da eksik soruşturmaya dayandığını ortaya koymalıdır.
Takipsizlik Kararına İtiraz Kabul Edilmezse Yapılmalıdır?
Takipsizlik kararı ne zaman kesinleşir sorusu, itiraz süreci sonuçlandıktan sonra gündeme gelir. Sulh ceza hâkimliği, yapılan itirazı değerlendirdikten sonra kabul etmeyebilir ve bu kararı gerekçeli şekilde itiraz edene ve Cumhuriyet Savcılığı’na bildirir. Bu durumda itiraz eden kişiye yargılama giderleri de yüklenebilir.
Eğer kişi, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiş fakat bu itiraz reddedilmişse, artık verilen takipsizlik kararı kesinleşmiş olur. Bu noktadan sonra aynı fiil nedeniyle tekrar bir soruşturma başlatılabilmesi ancak yeni, ciddi ve yeterli delillerin ortaya çıkmasıyla mümkündür.
Ancak başvurucunun kanaati, soruşturmanın eksik veya özenli yürütülmediği yönündeyse ve kamu davası açılmasının zorunlu olduğu düşünülüyorsa, hukuki mücadele daha üst yargı mercilerinde sürdürülebilir. Bu kapsamda, iç hukuk yolları tükendikten sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir. Anayasa Mahkemesi, yapılan başvuruda hak ihlali olduğuna karar verirse, yeniden soruşturma açılması gündeme gelir.
Anayasa Mahkemesi’nden de olumsuz yanıt alınması halinde, bireysel başvuru hakkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınabilir. AİHM, etkili soruşturma yürütülmediğine hükmederse, takipsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde yeniden soruşturma başlatılabilir. Aynı durum Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı vermesi halinde de geçerlidir.
Ancak dikkat edilmelidir ki yeniden soruşturma, kendiliğinden açılmaz. Kişinin, takipsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren en geç üç ay içerisinde başvuru yapması zorunludur.
Takipsizlik ile Beraat Kararı Aynı Şey Midir?
Hayır, bu iki karar hukuken farklı süreçlerin sonucudur. Soruşturma aşamasında, delil yetersizliği nedeniyle savcılık tarafından verilen karar, yargılama yapılmaksızın dosyanın kapanmasına yol açar. Buna karşılık beraat ise, kişinin yargılandığı ceza davasında mahkeme tarafından suçsuz bulunduğu ve cezalandırılmasına yer olmadığı yönünde hüküm verilmesidir. Yani biri dava açılmadan önce, diğeri ise mahkeme süreci tamamlandıktan sonra ortaya çıkar.
Takipsizlik Kararı Sonrası Soruşturma Yeniden Açılabilir Mi?
Evet, takipsizlik kararına rağmen soruşturma yeniden başlatılabilir. Bu, ancak “yeni delil” elde edilmesi durumunda mümkündür.
Yeni delil, olayın açıklığa kavuşmasına katkı sağlayan, daha önce dosyada yer almayan bilgi ya da belgelerdir. Aynı delillerle dosya yeniden açılamaz.
Örneğin; tanık beyanı, görüntü kaydı, dijital veri ya da itiraf, yeni delil kapsamında değerlendirilebilir. Bu durumda savcı eski takipsizlik kararını kaldırarak yeni bir soruşturma başlatabilir.
Takipsizlik Kararı E-Devlet Üzerinden Görülebilir Mi?
Hayır, takipsizlik kararları E-Devlet üzerinden doğrudan görüntülenemez. Ancak UYAP Vatandaş Portalı üzerinden sınırlı bilgilere ulaşmak mümkündür.
E-Devlet, yalnızca kesinleşmiş adli sicil kayıtlarını gösterir. Takipsizlik kararı adli sicile işlenmediği için burada yer almaz. Ancak dosya numarası ve karar tarihi gibi sınırlı bilgiler UYAP Portal’da görülebilir.
Detaylı içerik, yalnızca savcılık veya avukat aracılığıyla edinilebilir.
Takipsizlik Kararı (KYOK) Kişinin Adli Sicil Kaydında Yer Eder Mi?
Hayır, bu nitelikteki kararlar resmi sabıka kaydında yer almaz. Kişi hakkında kamu davası açılmadan önce verilen bu kararlar, adli sicil sistemine işlenmediğinden, sicil kaydında herhangi bir olumsuz iz bırakmaz.
Kategori: Ceza Hukuku
Yazar: Çözüm Hukuk
Makale Uzunluğu: 2238 Kelime
Yayınlanma Tarihi: 04 Haziran 2025
Güncellenme Tarihi: 04 Haziran 2025