Basın ve yayın organları aracılığıyla kişilik haklarının ihlali hukuki açıdan önemli bir sorun teşkil eder. Basın ve yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı gerçekleştiğinde, temel kriter hukuka uygunluk ve genel ahlak kurallarına riayettir. Yani yapılan yayınların hukuki normlara, toplumsal ahlak standartlarına ve kişilik haklarına uygun olması gerekir. Eğer bir yayın bu kriterlere uymuyorsa ve kişilik haklarını ihlal ediyorsa zarar gören kişilerin manevi tazminat talep etme hakkı doğar.
Kişilik hakları, kişilerin onurunu, şerefini, özel hayatını ve toplumsal saygınlığını koruyan önemli bir hukuki kavramdır. Basın ve yayın organları, bu haklara saygı gösterme yükümlülüğü taşır. Yayınlarda kişilik haklarına yönelik herhangi bir saldırı, hukuka aykırılık teşkil eder ve bu durumda zarar gören kişiler, manevi tazminat talebinde bulunabilirler. Manevi tazminat davası, kişinin yaşadığı psikolojik, duygusal ve sosyal zararların telafi edilmesini amaçlar.
Yayınlarda Kişilik Haklarına Saldırı Durumunda Hangi Hukuki Yollar İzlenir?
Yayınlarda kişilik haklarına yönelik bir saldırı durumunda, zarar gören kişilerin başvurabileceği çeşitli hukuki yollar bulunuyor. Kişilik hakları, bireylerin onurunu, şerefini, özel hayatını ve toplumsal saygınlığını koruyan önemli bir kavram olduğundan, bu hakların ihlali hukuki müeyyidelere tabidir. Bu tür bir durumda izlenebilecek hukuki yollar şu şekildedir:
- Kişilik haklarının ihlali durumunda zarar gören kişi manevi tazminat talep edebilir. Bu dava kişinin yaşadığı psikolojik ve duygusal zararın tazmin edilmesini amaçlar. Manevi tazminat davası, ihlalin yapıldığı basın veya yayın organına karşı açılabilir. Davanın sonucunda mahkeme ihlalin boyutuna ve kişinin yaşadığı manevi zarara göre tazminat miktarına hükmeder.
- Kişilik haklarının ihlaline yol açan yayınların düzeltilmesi için basın ve yayın organından düzeltici yayın talep edilebilir. Bu tür bir talep ihlalin düzeltilmesi ve zarar gören kişinin haklarının yeniden sağlanması amacıyla yapılır. Düzeltici yayının yapılması, kişinin toplum önündeki itibarının yeniden sağlanmasına katkı sağlar.
- Yayınlar, kişilik haklarını ihlal etmekle kalmayıp aynı zamanda suç teşkil ediyorsa (örneğin iftira veya hakaret içeriyorsa), ceza davası açılabilir. Bu tür davalarda sorumlu kişiler veya basın organları hakkında ceza davası açılır ve suçun niteliğine göre cezai yaptırımlar uygulanır.
- Kişilik haklarının ihlaline neden olan yayınların kaldırılması veya yayın yasağı getirilmesi talebiyle mahkemeye başvurulabilir. Bu adım ihlalin yayılmasının önlenmesi ve zarar gören kişinin haklarının korunması amacıyla atılır.
- Eğer ihlal, özel hayatın gizliliğini ihlal ediyorsa, kişisel verilerin korunması veya özel hayatın gizliliği çerçevesinde dava açılabilir. Bu tür davalarda, kişisel verilerin izinsiz paylaşılması veya özel hayatın gizliliğinin ihlali gibi durumlar ele alınır.
Kişilik Haklarına Saldırı Halinde Hangi Davalar Açılır?
Kişilik haklarına yönelik saldırılarda hukuki yollardan biri, hak ihlalinin devam etmesi durumunda açılan durdurma davasıdır. Bu dava kişilik haklarına tecavüzün sürdürülmesini engellemeyi amaçlar ve spesifik olarak ihlalin başlamış ve devam ediyor olması durumunda başvurulur. Hukuka aykırılık tespit edildikten sonra, kişilik haklarının ihlaline son verilmesini sağlamak amacıyla bu tür bir dava açılır. Ayrıca, aşağıdaki davalar da bu süreçte açılabilecek dava türlerindendir:
- Hukuka Aykırılığın Tespiti
- Maddi Tazminat
- Manevi Tazminat
- Durdurma Davası
Kişilik Haklarına Saldırı Davalarında Mahkeme Süreci Nasıl İşler?
Kişilik haklarına saldırı davalarında mahkeme süreci, mağdurların hukuki haklarını korumak ve ihlalleri gidermek amacıyla yürütülen karmaşık bir süreçtir. İlk aşamada mağdur kişinin kişilik haklarının ihlaline neden olan eylemleri tespit ederek mahkemeye başvurması gerekir.
Davacı, mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde, ihlalin nasıl gerçekleştiğini, hangi kişilik haklarının zarar gördüğünü ve talep ettiği tazminatları açıkça belirtmelidir. Dava dilekçesi mahkeme tarafından kabul edilirse dava dosyası kayıt altına alınır ve davalı tarafa tebliğ edilir. Bu noktada davalı tarafa davanın içeriği ve mahkeme sürecine dair bilgilendirme yapılır.
Davalı taraf, kendisine tebliğ edilen dava dilekçesine karşı bir cevap vermekle yükümlüdür. Bu cevap dilekçesinde davalı taraf iddiaları kabul edip etmediğini, savunmalarını ve karşı taleplerini belirtir. Mahkeme, her iki tarafın da sunduğu belgeler, deliller ve savunmalar doğrultusunda dava dosyasını incelemeye devam eder.
Ön inceleme aşamasında ek delil sunma veya tanık beyanı alma talepleri değerlendirilir. Duruşmalarda taraflar dinlenir, tanık ifadeleri alınır ve ilgili deliller incelenir. Bu aşamada mahkeme tarafların iddialarını ve savunmalarını dikkatle değerlendirir.
Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Tazminat Davası Nasıl Açılır?
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat davası açmak için öncelikle saldırıya uğrayan kişinin, bu saldırının kişilik haklarını ihlal ettiğini ve bu nedenle maddi ya da manevi zarar gördüğünü kanıtlaması gereklidir. Dava, saldırının gerçekleştiği yerdeki yetkili asliye hukuk mahkemesine başvurularak açılır. Dava dilekçesinde, saldırının ne şekilde gerçekleştiği, hangi kişilik haklarının ihlal edildiği ve bu ihlalin nasıl bir zarara yol açtığı ayrıntılı olarak belirtilmelidir. Ayrıca, zararın tazmini için talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarı da dilekçede yer almalıdır. Davacının, iddialarını destekleyen deliller sunması ve tanık beyanları ile davayı güçlendirmesi önemlidir. Mahkeme, saldırının varlığını ve zararları değerlendirerek, uygun görülen tazminatın ödenmesine karar verebilir.
Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Açılan Tazminat Davalarında Zaman Aşımı Süresi Nedir?
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat davası açma hakkı, belirli zamanaşımı sürelerine tabidir. Bu süreler, zararın ve failin öğrenilmesinden itibaren iki yıl ve her durumda eylemin gerçekleşme tarihinden itibaren on yıl olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla zararın ve failin öğrenilmesinden itibaren iki yıl içinde dava açılmadığında, tazminat talep etme hakkı zaman aşımına uğrar. Eylemin gerçekleşmesinden itibaren on yıl süresinin dolmasıyla da tazminat davası açma hakkı sona erer.
Ayrıca eğer zarar, ceza kanunlarının öngördüğü daha uzun bir zamanaşımı süresine tabi olan cezayı gerektiren bir fiilden kaynaklanmışsa, bu durumda tazminat sorumluluğuna da ceza zamanaşımı uygulanır.
Konu hakkında detaylı bilgi edinmek ve danışmanlık almak için İzmir tazminat hukuku avukatı sayfamıza göz atıp bizimle iletişime geçebilirsiniz.